22.03.2011

Bu Ne Hikmet

Siz Nazım dersiniz
Bense bulutsuzluk özlemi
En iyi o özler çünkü
Bulutsuz bir gökyüzünü
Ve en iyi o görür
Gri bir betonun ardında
Mavi bir göğü

Ey Nazım! bu ne hikmet
Bu ne Nazım Hikmet

Dudakların Senin

Bende bir ömür var bir öpüşlük
Sende bir dudak var bir ömürlük
O dudaklar ki
Bir yanı yaşamaya yangın
Bir yanı öldürmeye yatkın
Kan olur öptüğün, bir yara, bir sızı
Olsun, varsa felekte ölmek
Yüzünün en tenha köşesinde
Ve bu cumartesi gününde
Ki bugün bir gül olur
Varsayılan bir film şeridinde
Korkma! Usulca öp
Günahsa günah
Yarısı bana yarısı da bana
Şu kadar düşündüysem adam değilim
Korkma! Usulca öp
Ne sen öldürmüş olursun beni
Ne de ben ateşe atmış olurum kendimi
Tam vaktidir, yanmaya hazırım
Öyle bir yanmak ki
Bundan sonra sürekli donacağım...





Senden Ziyade

Iyisi mi giderken
Bir damla değil
Bir derya su al giderken
Bir fısıltıyla gelen fırtına
Yaktığım kibritin ırzına geçerken
Sessizce ve derinden
Kağıttan gemilerden
Kumdan kalelerden
Pembeden ve maviden
Pembe mavi bir akşamüstünden eser kalmasın

Gemilerim zifiriye otururken
Ben yine sessizce ağlayacağım muhtemel
Ağlayışım da yalnız kalıcak
Yalnızlığın kurdurduğu cümleler de

Sesime ses olmayacak çünkü
Eskiye dair ne varsa

Sadece yankılanacak tüm olmayan
Kimsesiz evlerin avlularında

O avluların senden ziyade bir sahibi var artık
Gölgesine sığınırdık hani
Evet ağaçlar
Artık onlar da, suya hasret
Sen avurtu gökmüş o ağaçlara sığın yine
Ayaza vurduğunda gece
Kırağı kaplarken saçlarını
Yerini tutmasada tutkuların sıcaklığını