25.05.2015

Uzak


“Günler aydın, ayaklar manisa,” demişti yine gülerek. Öpmüştü boynumdan, koklamıştı beni.
Hiçbir mana veremediğim bu sözün, neden sonra kulağıma her çalınışında beni aynı kertede mutlandırdığını, annemden uzak sabahlarda anladım...

Roman Okudum, Seni Düşündüm



 " bende tarçın sende ıhlamur kokusu yürürüz başkentin sokaklarında''

20.05.2015

Sakıncasız

"bir kuş tüyüne değip de berelenmeden
bir güz yelinde örselenmeden hiç
çayırın acı yeşillerine uğramaksızın
hırpalanmadan gün ışığında
papatya kokularıyla ırgalanmadan
sen yine orda mısın demeden
sen hala
sen hala gel demeden
geliyorum ben sana."

Kasaba Sıkıntısı

"Öyle güzelsin ki kuş koysunlar yoluna" N.Marmara
 
 
Kuşlar nereden geçer?
 
Uzun bir öğleden sonra
Kasaba kaybetmişken gölgesini
Kuşların ayak izlerini takip etsem de bulsam izini
 
Ama yok!
Kuşların suçu yok da
Yeni yeni gökler mi yaratmışlar
Kara lastikli çocuklar sarışın uykulardayken
 
Sen hangi maviye aldandın?
Çağırıldın da mı gittin?
Dönecek misin elbette?
 
Eskiden kuşların hangi dala konacağını bilirdi çocuklar
Ben de bilirdim
Ama bilmem ki hala çocuk mu bu kasaba
 

19.05.2015

Hoşbuldum

Uzanıp alırken ceketimi
Bilmez neleri neleri sıyırır omuzumdan
Güzel günlere ve bahara
Hoş geldin! der umutla
Sesi sanki akşam üstünde bir dutluk
Gözleri yana yakıla bir lisan
Bu iki odalı ev
İkimiz için de gönüllü bir tutukluluk

Ve elbette...

Hoş bulduk!

Mutfakta Biri mi Var?


Ölmek üzere olan bir adamın yere düştüğünde dudaklarının kenarında belli belirsiz bir gülümseme ile bulutları izlemesi gibiydi onu mutfakta domates doğrarken fark ettiğimdeki bakışım. Alıp elini öpmek istedim; bulutlara değmek… Sonra kendimi fark ettirmeden salona geçtim. Kanımın çekildiğini hissettim bir an. O tebessüm tamamen kaybolmuştu kendimi kanepeye atarken. Bir süre sessizce ölümün ve aşkın çok farklı şeyler olmadığını düşündüm. Ortak bir sonla biten iki olgu… sonra korktum; nitekim domatesler de kan kırmızıydı…

Tabakları almak için tekrar mutfağa döndüm.

Hoşlandığım Kadınlar

''Ne yapsam neye benzetsem;
Bu mahzun halimi.
Aşıklık değil benimkisi,
Yolculuk değil,
Neyi duysam hüzünlenirim,...
En ufak şeyi, rüzgarı bile.
Kimseye benzemez gülmem konuşmam,
Kimseye benzemez hoşlandığım kadınlar,
O kadınlarki rüzgara verip saçlarını,
Resimlerde yaşayan,
Şiirlerde yaşayan..''