19.12.2015

Mahallenin Saksağanı

Pencereye çıktım sigara içmek için. Karşımda İstanbul boylu boyunca uzanıyordu sarı ışıklarıyla. Gözüm ağaçtaki o yalnız saksağana takıldı. Bir yuvası yoktu, bir dalın üzerine tünemiş öylece duruyordu. O da İstanbul'u seyrediyordu belki ve sigara içmeye henüz başlamamıştı. 'Acaba saksağanların yuvası olmaz mıydı?' diye düşündüm.  Sonra İstanbul'u yakmaktan korktum- Çünkü ben ne zaman sigara içsem bundan korkarım- İçeri geçtim, aynaya baktım ve baktığım yerde o saksağanı gördüm.

Küçük Prens

Yıllar önce kapağının altında 'Öylesine bir çiçekten' yazan bir notla hediye edilmişti kitabı. O zamanlar ne aradığımı bilmiyordum ve onu diğer çiçeklerden daha özel  ve önemli yapacak vakti ayırmamıştım ona. Onu sulamadım ve onu camdan bir korunakla korumadım. Önüne bir perde gererek rüzgarın onu üşütmesini engellemedim. Tırtılları onun için öldürmedim. Onun şikayetlerini ve övünmelerini dinlemedim. Suskunluklarına katlanmadım.En başta onu o gezegende öylece bırakmıştım.

Ama kitapta söyle diyordu:''Kendini yargılamak başkalarını yargılamaktan daha güçtür. Kendini yargılamayı başarabilirsen gerçek bir bilgesin demektir''. Oluyordum zamanla ve ''kelebeklerle tanışmak istiyorsam, bir iki tırtıla katlanmayı öğrenmek zorundaydım''


Şimdiler de filmini de çekmişler:




''Senin gezegenindeki insanlar'' dedi Küçük Prens.''Tek bir bahçeye beş bin gül dikiyorlar ama yinede aradıklarını bulamıyorlar...''''Evet bulamıyorlar '' diye yanıtladım onu.''Halbuki,aradıkları tek bir gülde ya da bir yudum suda olabilir.''''Haklısın'' dedim.Bunun üzerine küçük prens şöyle dedi:''Ama gözler gerçeği görmez ki.Yüreğiyle aramalı insan.''

16.12.2015

Diyorum

Ne güzel yolculuk bu
Nefesin dolaşırken yüzümde
Yüzüne bir ateş vurmuş sanki
Alnında bir ter damlası
Ve ellerin ellerimde
Ezber geçer gibi tüm aşkları
Ahh, farkında değilsin
Elimi bırakırsan nasıl da dağılacağım

Gülümseyip  mırıldanıyorsun bana bakıp
Boş ver
Bir gören olsun
Biri laf etsin
Dünya alem duysun

6.12.2015

Bir Öyküye Başlar Gibi

Onu gördüm yağmurda koşarken. Bir kuşkanadının üstünde gibiydi. Ağladığını varsaydım ve topladım ardından gözyaşlarını, acılarını. Yaralarıma yara ekledim. Asılı unutulmuş çamaşırlarla birlikte ağırlaştım.İlk bulduğu apartmanın girişine sığındı. Saçlarını önünde toplayıp, nemini almak ister gibi burktu.O an haykırsam deli diyeceklerdi, biliyordum Ben dudağımı ısırdım, o kendi dudağı kanamış gibi yüzünü buruşturdu. Cevabı yoktu bunun, cevabı olmayan bilmeceler gibi.