Ayaklarıyla dünyayı çizen bir kamıştan dinlesem dünyayı
Parmak uçlarıyla vurgusunu
Vardığını
Ve varacaklarını
Eskimeyen bir kentte
Köklerinin değdiği suya boynunu eğip fısıldadıklarını
Göğsünde açtığı nisan ayını
Büyük denizlerin hiç susmayan dilini
Ey dumanlı dağların karalı turnaları
Sizi unutmak olur mu?
Yârin kokusunu getirdiğiniz iğde dallarını unutmak olur mu?
Sokakları taştan sokakta
Ayakları takılıp dökülen gülüşleri
Çocukları işte!
Özellikle O kadınların bir ateşin başında üç gün üç gece
doğurduklarını
Kadınları
Ve aşklarını
Sonra kulaklarına fısıldadığın alınyazılarını
Parçalayan rüzgârı
Kırılan ney’leri
Ve anlatan kamışları…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder