15.08.2011

Şehrin Hayaletleri

Dirilişimde yalnızdım. Sadece monologlarımın arasına sıkışmış sorUlarım vardı. Nasıl geldim o sokağın o noktasına bilmiyordum. Nerde ve ne üzerine başladı benim o noktaya kadarki küçük seyehatim bilmiyordum. Kendime geldiğimde arnavut kaldırımlı bir sokakta yürüyordum. Sokağın adı önemli değil. Adına ''aşina sokak'' diyelim. Hani o hiç geride bırakamadığım Rumeli şehrinin güzel sokaklarından biri sadece. Şehrin kalbindeydim. Gölgem upuzundu, vakit belli ki akşamüstüydü. Sokakta elindekileri taşımakta zorluk çeken yaşlı teyzeler, ellerinde pideleriyle evlerine yetişmeye çalışan bisikletli amcalar ve çocuklar vardı bir de bu çocukları eve çağırmakta olan çazgır kadınlar vardı. Pencerelerden süzülmesin diye güneşin son demi veyahut çocuk sesleri, allı morlu perdeler çekilmişti çoktan. İnsanoğlu yine sıyrıldı diye düşündüm o günkü tüm renklerinden, hayallerinden seslerinden. Neyse ki  ben bir hayalet gibi sessizdim ve saydam oldğumu düşünüyordum. Ta ki biri beni farkedene kadar. Artık ben de o renklerden biriydim. Ve belki de bir hikayenin başladığı bu yerde, bu şehrin kalbinde, kalbimi dinliyordum, diğerlerinin kalbimin sesi duyacağından korkarak...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder