Bu filmi izledikten sonra öğrendim ki, bir kitaptan
uyarlamaymış; Boris Ivan’ın aynı isimli kitabından. Şunu düşündüm sonra;
sinemanın tüm olanaklarını kullanarak ekrana sunulmuş bu film kelimelerle nasıl
anlatılır. Bu yüzden kitabını da bir ara okumalı.
Filme gelince, aşkı diğer gerzek romantik filmlerden tümüyle farklı ele almış fantastik bir film. Eşyayı farklı bir şekilde kullanmış, tabiri caizse doğasını değiştirmiş. Eşyaya verdiği hareket sanırım kitapta yazanların ekrana taşınmasını desteklemiştir. Bunu kitabı okuyunca daha net anlayacağız.
Film Chloe’in göğsüne balayında yerleşen verem virüsünü- ben verem olduğunu düşündüm niyeyse- bir nilüfere benzetecek kadar naif, aynı zamanda Chloe’nin hastalığı ilerledikçe kocası Colin’le beraber yaşadıkları evin neredeyse insanı boğacak kadar gün be gün daralması ve nesnelerin tüm renklerinin zamanla tamamen kaybolması ve mutfaktaki farenin intihar etmesi kadar da surreal bir film. Ve filmin, sonunda yani Chloe’nin ölümüyle tamamen siyah beyaz bir filme dönüşmesi yönetmenin olayı kelimelere başvurmadan ve zorlanmadan anlatmasını sağlamış. Nitekim "Chloé öldü," gibi sade bir cümle bazı sinema teknikleriyle, renklerle ve objelerle oynanmasıyla daha derin anlatılmış. Sadece bu örnekler değil, birbirlerini tanıdıkları ve aşık olduklarını zamana dair de buna benzer bir çok örnek var filmde.
Film boyunca çalan caz müzik de cabası ve bu film caz müzik eşliğinde başından sonuna kadar dans ediyor sanki.Kısaca izleyin derim;Filmden sonra öğrendim ki kitabın yazarı Boris Ivan zamanın birinde edebiyatı bırakmış ve bir caz grubu kurmuş. Sanırım yönetmenin cazı kullanması da bu yüzden.
Kitabını okumuştum. Çok keyifliydi. Ben de ne zamandır filmini izlemek istiyorum :)
YanıtlaSilUmarım benim için kitabı, senin için filmi hayal kırıklığı olmaz.Kitaptan beklentim oldukça büyük çünkü.Sana şimdiden keyifli seyirler:)
Sil