Sokrates, bilgelerin bilgesi olarak bilinir. Sokrates yaşadığı
zamanda diğer insanlarda pek de olmayan bir farkındalığa sahipti. Bu farkındalığı
insanlar arasında yaymayı ulvi bir görev bildi. Ölmeyi göze aldı ve bu uğurda
öldü. Bu farkındalığı ele alacak olursak, Sokrates’in insanların en çok farkında
olmasını istediği şey, bilginin insanoğlunda doğuştan varolduğudur. Ona göre zaten
varolan bilgi sonradan kazanılamaz fakat doğru yönlendirildiğinde açığa
çıkabilir. Buna en güzel örnek, Sokrates’ten derin etkilenen Platon’un yazdığı söyleşi tarzındaki ‘’Meno
diyaloğu’’dur. Bu diyalogda meşhur Meno paradoxu ele alınmıştır. Eserde Sokrates ile Menon "erdem öğretilebilen
bir şey mi?" konusunda sohbet ederler. Sonra Sokrates "gel beraber
bulalim ikimiz de bilmiyorsak eger" der.Meno diyalogda sadece "eger
bilmiyorsan ne oldugunu nasil arayacaksin ve bir sey buldugunda onun aradigin
sey oldugunu nasil anlayacaksin?" diye iki soru sormustur. Sadece iki soru
oldugu icin ve icinde bir yargi cumlesi olmadigindan aslinda paradoks olarak
adlandirilamaz meno'nun burada soyledigi sey. asil paradoksu oluşturan socrates
olacaktır. "bildigin bir seyi ogrenmeye calisman gereksiz, bilmedigin bir
seyi ogrenmeye calisman ise imkansizdir"sözüyle. Daha sonra Sokrates ögrenmenin
sadece ‘’recollection'’olduğunu söyler, yani ‘’hatırlatma’’. Bu iddiasına
ispatlamak için köle bir çocuğu çağırır. Sokrates, çocuğun pisagor kanununu ispatlamasını,
bir karenin yari alanina sahip bir kare cizdirmesini ister. Çocuk gerilir fakat
Sokratesin soru cevaplarıyla yönlendirmeleriyle başarır bunu, kendi ruhunda mevcut olan
bilgiyi keşfeder. Bu arada Menon öğrenmenin ve erdemin hap gibi yutulan bir şey
olmadığını keşfeder. Sonra köle işine gider, ikisi sohbete devam eder.
Sokrates kendi öğrencilerine bile ders verirken tanımlamalar
yapmaktan kaçınarak sadece sorgulayıcı tavrını takındı. İnsanlara “aslında bir
şey bilmedikleri” farkındalığını onlara doğrudan yada dayatarak değil, sorgulatarak birşeyleri öğretmeye
çalıştı. Şöyle bir örnek vardır tarihte: birgün Sokrates öğrencilerine sormuş:
- Kimdir insan, insan nedir? Öğrencileri; - İnsan iki ayaklı, tüysüz bir
yaratık, demiş. Ertesi gün, pazaryerinden tüyleri yolunmuş bir horoz alıp gelen
Sokrates, canlı hayvanı göstererek sorusunu yinelemiş; - Yani böyle bir şey
midir insan dediğiniz? İşte böyledir Sokrates’in bilgeliği.
Sokrates, Atina’lılar tarafından tanrısızlık ve bilgisini
onlara aşılayarak öğrencisi olan gençleri ve bazı köleleri yoldan çıkarma ile suçlandı.
Yine öğrencisi Platon’un kaleme aldığı “Sokrates’in Savunması”nda Sokrates tüm
bu ithamları yalanladı. Bilgeliği hakkında birşey demedi hatta bilgeliğini
kabul bile etmedi. Ona en bilgin kişi kimdir diye sorduklarında bile Sokrates
sorgulamacı bir tavrını hiç bırakmamış, kendini bilgin sanan diğer kişlerin ne
bildiğini anlamak amacıyla da diyaloglara girmiştir. Herkes kendisinin Atina’da
en büyük bilgini olduğnu söylese de, Sokrates şöyle bir cevap verdi: “Doğrusu,
belki ikimiz de hiçbir şey bilmiyoruz ama ne de olsa ben ondan daha bilginim,
çünkü o hiçbir şey bilmediği halde bildiğini sanıyor, bense bilmiyorum ama
bildiğimi de sanmıyorum. Demek ki ben ondan bu kadarcık fazla bilgiye sahibim.
Çünkü, hiçbir şey bilmediğimi biliyorum.”sokrates bunu diyerek kendi
farkındalığını ve diğer bilginlerin aymazlığını gözler önüne koydu.
Ahlak felsefesinin kurucusu olarak bilinen Sokrates şehrin
tanrılarına inanmamakla onların yerine başka tanrılar koymakla ve öğrencileri
zehirlemekle suçlandı ve atina mahkemesi
tarafından zehirlenerek ölüme makhum edildi. Kendisi ölümünden önce bile
bilgeliğine yaraşacak hal tavır içindedir. Ölümünden önce insan ölüyü yıkama
işini başkalarına bırakmamalı diyerek yıkandı ve onurlu ölümünü bekledi. Ölümüyle
ilgili şöyle bir anı da anlatılır: İdam edilmeden önce karısı Xanthippe Sokrates'e
şöyle der:- Ama sen suçsuzsun; suçsuz yere idam ediliyorsun.Sokrates'te buna karşılık
şöyle bir cevap verir:- Be kadın suçlu olarak idam edilmemi mi yeğlerdin?
İşte böyle de onurlu bir adam.
Sokrates'in öğrenmenin sadece hatırlatma olduğu fikri, İslam inancıyla da örtüşmekte. İlk yaratılmış olan insana Allah ismi öğretti..“Ve Âdem’e bütün esmâyı talim eyledi. Sonra (varlık âlemlerini) melaikeye gösterip, ‘haydi davanızda sadık iseniz, bana şunları, isimleriyle haber verin’ dedi.” (Bakara Sûresi, 2/31)
YanıtlaSilBir fikre göre de; yaratılmış son icat insandır, gerisi keşiftir... İnsanın bulduğu hiç bir şey kendi icat etmesinden değil de, Allah'ın ilmi bildirmesiyle keşfetmesindendir.
sevgi ve selamlar :)
biliyor musun Esma, aslında bu yazıyı kaleme alırken aklıma Hz. Adem ve Esma gelmedi değil. Aslında konuyu buna da bağlayacaktım ama çok cüretkar olur diye düşündüm, vazgeçtim.
YanıtlaSilAklın yolu birdir derler ya, sanki hep aynı yere çıkıyor fikirler, varlık felsefesinin atası bilinen Sokrates, biraz daha geç gelseydi dünyaya, herhalde Esma'yı ve tasavvufu en büyük dayanak olarak görürdü felsefesine diye düşünüyorum.
Sağlıcakla kal Esma:)
:) sende...
YanıtlaSil