31.05.2012

Redif


Ben yedi güzele aşıktım, hepsi de sendin
O sevdalara adanmış gecelerin sonuna rediftin sanki 
Kirpiğimin ucunda akıp giden
Nil’in vadisinde aktığı gibi
Mecnun’un çölünde yandığı vakit

Askerden Yeni Döndü Kadim

Kimi şehirler sadece vardırlar, orda çok uzakta bir yerde, kilometrelerce değil belki, gönüllerce uzakta. Bazıları ise çok önemli yerler edinir hayatınızda.

Ankara’da ne kadar dirensem de, arsız bir çocuk gibi paçamda eteğimde. Yine gittim bu şehre. Mezuniyet törenimden tam beş ay sonra vatani görevimi yapmak üzere. Askerliğimi hiç bilmediğim bir şehirde yapmaktansa senelerce yaşadığım Ankara’da yapacak olmam ailemi sevindirmişti, hatta babam rekat rekat şükür namazları da kılmıştı yerlerin açıklandığı o gece. Ben en çok aylardır görmediğim arkadaşlarımı göreceğimden memnundum. Yoksa farklı bir şehri tatmak da güzel olurdu ya Ankara musade etmemişti, yine yapmıştı arsızlığını...

Öyle ya da böyle Ankara’da Mamak’da askerdim. Bu yazıyı da kaleme alış sebebim askerliğimden bahsetmekti zaten ya da askerlik olduğunu zannettiğim şeyden, fakat vazgeçtim. Bir kalemde yazdıklarımı bir kalemde sildim. Bir anlamı yoktu anımsamanın. Üstelik bu blogda durduğu süre de hep hatırlayacaktım.Diyeceksiniz ki bu kadar kötü müydü.Belki öyle belki değil. Önemli olan bitmesi. Yoksa askerin tek ulvi görevi safak saymak olmazdı.Ben de saymayacaktım ama sayar buldum kendimi bir gün. Sayılacak tüm şafaklar bittiğindeyse davulla zurnayla gittiğim askerlikten, yılgın, bezgin, hasta, gergin, kilo vermiş, esmerleşmiş, birazda gençliğe inancını yitirmiş, Türkiye'nin geleceğinden ümidini kesmiş bir şekilde döndüm.Allah vere de bir savaş çıkmaya dedirtti bu askerlik bana.

Salt kötü değildi elbet, silah arkadaşlarım-İsmail ve Mustafa çavuşlar bilhassa-,onlarla ettiğimiz hoş sohbetler, Mamak'a doğru yaktığımız türküler yanıma kar kalanlardır. Bunlar da yeter artar. Ha bir de foto-film çavuşu olduğumdan zaten mevcut olan fotografçılık ve photoshop bilgisine birazını daha ekledim.Başlarda emir üzerine olsa da sonraları kendi zaafım yahut irademle merak saldığım kuş gözlemciliğine askerde başladım.Bir süre fotoğraf makinesine dokunmak istemesem de bir tarlakuşunun peşine düşeceğime eminim.

Bir de fotoğraf eklemeli bu yazının sonunda;


 

30.05.2012

Cuore Sacro (kutsal yürek)



''Hepimizin iki kalbi olduğuna inanırdı,kalplerimizden birinin diğerini kararttığını söylerdi ama eğer bir an gizli kalbimizin ışığını görebilsek,onun kutsal bir kalp olduğunu anlarız.''



''Sessizce bakan biri nedir?İyi biri olduğunu sanan suç ortağı''

29.05.2012

Yollarda

Bir su birikintisiyim bu şehrin
Bulanığım
Belki ilk bakışta tepeden tırnağa çamur

En büyük hatamdır,
Denizlere özenirim
Mavisinde gözlerini bıraktığın
Oysa sığ sayılırım yatağıma uzandığımda

Ümitliyim
Yağmurlar içime içime yağarken
Bir gün kazara üzerine sıçrayacağımdan
Aşk bu!
Yollarda..
Sakin durmaz bir türlü.
Ve tüm kazalar aşk sayılır bu şehirde
Bir yarım sen de kaybolur
Bir yarım yollarda.

24.05.2012

Taş

Bir taş edindim kendime
Ayrı düşmüş tapınaklarından
Tanrıçasından...
Ey kalbim
Taşı bakalım şimdi bu taşı
Acısa da avuç içlerinin nasırı

Hüseyingazi Dağı

Garip bir adam oldum çıktım ben
Rüzgarla konuşur oldum örneğin
Şaşırmış kuşları ısmarladım memleketimden
Gecikmiş mayısları
‘Olmadı sen git buralardan’ diyordu ya, gidemezdim
Güzel bir su başı buldum kendime Hüseyingazi dağı’nda