30.08.2010

Heveslerden Resim...

Heveslerden bahsetmişken bir arkadaş, ben de değineyim dedim bu konuya. Heves saman alevi gibi gelir geçer görünse de kimi zaman, yeter de artar çerçöpe dönüşen arzu dünyamızı tutuşturmaya. Evet, belki titrek bir kibrit alevidir heves; ha söndü ha sönecek ama kâfidir çerağ uyandırmaya. Yanmıştır da belki gün ortasında; gündüz vakti yanan çerağın kime ne faydası dokunmuş. Ne yapacağımızı bilemediğimiz, yalpaladığımız bu karanlık zamanlar ışığın kadrini kıymetini bilmek içindir. O sakındığımız hatta korktuğumuz karanlık besler ışığı. Açıkçası, böyle düşünmemin bir sebebi de kendi karanlığımın uzun sürmesi ve uzun zamandır beklediğim o ışığın ben geliyorum diye bağırması. Bugün yarın kapıma dayanır en vefasız ama aynı zamanda af dileyen tavrıyla. Bu sefer resim için gelse gerek. Uzaklardan alı al moru mor biz ışık huzmesi karanlığa iyiden iyiye alışan göz bebeklerimi zorluyor çünkü. Yeni bir güne uyanmak gibi bir şey bu. Tek tek düşen cemreleri sayıp da baharı beklemek gibi... Heyecanlıyım evet çocukluğumda resim yaparken olduğum gibi. Zaten resimle uğraşmanın kendisi çocuk olmak gibi. Zamanla büyürken küçülttüğümüz hayalleri kâğıt üstünde yeniden büyültmek gibi. Mor bir deniz, uçan insan, ağlayan ağaç, gülen güneş, bacası tüten mutlu ev… Hepiniz hoş geldiniz şimdiden ve tabi sen, en sert kışlar sobanın arkasına serilmiş döşek üstünde küçücük resim defterine hayallerini fısıldayan küçük çocuk, sen de hoş geldin şimdiden…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder