28.06.2012

Özgeçmiş


Çocukken ressam olmak isterdim. Şehir pazarından boyama defterleri suluboyalar ısmarlardım anneme. Gözlerimi Burgaz minibüslerinin yolcularını bıraktığı köy meydanına dikip sabırsızlıkla beklerdim gün boyu. İnsanın büyüyünce dili varmıyor annesine suluboya ve defter ısmarlamaya. Büyüyünce iş aramamız gerekiyormuş. Ben de bu sebeple iş arıyorum...

Genç oldum, yine ressam olmak istedim ama bu sefer başka şeyler de olmak istedim. Şiir karıştı kanıma; şair olmak istedim. Daktilo istedim. Fotoğraf makinesi istedim. İstedim ama hiç dile getirmedim işte bu yüzden tek bir amaç doğrultusunda dirsek çürüttüm. Madem ressamlık veya yazarlık para getirmeyecekti- öyle demişlerdi çünkü- ben de başka meslekler edinip tüm kazancımı daha iyi bir hayat için harcamalıydım. Daha iyi bir hayat ise benim için resimdi, şiirdi, fotoğraftı, kışların peşinde koşmaktı, muzikti. En güzel yıllarımı bu amaçlar doğrultusunda feda ettim belki, hem neydi? Sevgi emekti...

Biraz daha büyüdüm. İsteklerime yenileri eklendi; seyehat etmek istedim. Çünkü en güzel resimlerin, fotoğrafların ve şiirlerin ancak bir yolculuk esnasında ortaya çıkabileceğini-en azından benim için-gördüm. İstedim ve sadece hayal ettim. Bir sigarayı tüttüre tüttüre uzaklara bakmayı, bir of çekmek ve mantarsız şaraplar içmeyi bu yıllarda öğrendim...

Ama başkalarının ismini dahi duydukları zaman uzunca bir ‘’oooooooov’’ çektikleri bir okuldan hem de kimya mühendisi olarak mezun oldum. Ben adım adım yaklaşırken mezuniyet gününe daha tuhaf bir adam oldum. Yaralarım büyürken onları bir sır gibi saklamayı marifet bildim hep, hüzünlü bir adam oldum çıktım neticede. Kendimi konuşmaktan ziyade resim yaparak şiir yazarak ifade etmeye çalıştım. Daha bir suskun oldum ve daha bir beceriksizleştim insan ilişkilerinde. İlk tanıştığım insanlaara karşı tuhaf bir soğukluğum vardır hala ama hepsi endişedir netice de. Çünkü onlar bilmese de biz tanışmadan önce bile sevmiştim onları. Tüm endişem ve gerginliğim kendimi yanlış ifade etmekti. Hepsi bu.

Şimdi tüm bu anlattıklarımın yanında biri bir ‘cv’ içinde kendimi tanıtmaya çalışmak-hem de yabancı bir dilde- ne kadar saçma geliyor insana. O özgeçmişte ne yazarsa yazsın beni anlatamayacaktır işveren ne kadar kurdu olursa olsun işin. Her özgeçmiş yolladığımda bunları düşünüyorum. Onlar kabuğumu istiyor neticede deyip yolluyorum. Şimdiye kadar o yazdıklarıma nazaran oldukça ‘’ooooooov’’ çekmiş olacaklar ki epey şirket geri döndü. İçlerinden kafama yatan şirketlerle görüşmeye gittim ve korktuğum başıma geldi. Adı üstünde mulakattı ve konuşacaktık. Ama ben konuşamadım işte... Onlar da geri dönmediler.

Yaldızlı ve yıldızlı cv’me tekrar geri dönen bir şirket olursa bu sefer gerçek beni anlatan bir özgeçmiş ile gideceğim. Belki anlamsız bulacaklar ama gerçekten beni anlamaksa niyetleri bu gerekli gözüküyor gibi.




Şimdi bu özgeçmişi sizlerle de paylaşmak isterim.

ÖZ GEÇMİŞ

Benim adım Burhan Koç. Arkadaşlarım bana ‘Kadim’ der ama ben ne kadimim be baki; ben de sizin gibi bir ölümlüyüm...

Çocukken tek derdim resim yapmaktı. Abim bisiklet isterken babamdan, ben boya defterleri,pastel boyalar,sulu ve kuru boyalar isterdim. İşim gücüm güzelliklerin peşinden koşmaktı. Kırları dolaşırdım. Annemin peşinden tarlaya giderdim. Annem olmazsa bir tepeli bir toygar alıp götürürdü beni kırlara. Ağaçlara bakardım uzun uzun, büyük bir bahçem olsun isterdim, her türlü meyveden ağaçlarım...Erik ağaçlarım olsun isterdim, kayısı, şeftali, kiraz, vişne, elma...Ama iğdeyi ve inciri hiç sevemedim niyeyse... Ağaçlara bakmaktan, tırmanmaktan da, yüksekten korkup inememekten çok şeyler öğrendim...O vakitten beri çok yükseklere tırmanmamayı huy edindim. Bir serçe ile beraber yaban mersini yerken keşfettim doğanın güzelliğini, dünyanın bizden başka herkese ve her şey'e ait olduğunu. İşte eğitim hayatım böyle başladı.

İnsanlara yetmemiş olacak ki tüm koşturmalarım ayaklarımın yere basması gerektiğini söylediler ve ayaklarımı sürüye sürüye okullara gittim, okullar bitirdim. Bu kısım çok önemli değil, çoğu insan bunu yapabiliyor zaten!

Benim asıl eğitim hayatım kitaplarla başlar ve ne yazık ki kitapları geç vakit keşfettim. Ve nasılsa ilk aşık oluşum da, Cemal Süreya ile ilk tanışmam da aynı vakitlere tekabül eder. O günlerden sonra daha çok kitap okumaya başladım; Edip Cansever’den, Attila İlhan’dan, Nazım Hikmet’ten ve Deli Asaf’tan. Sorarsanız bana referenslarınız kimdir diye onların ismini veririm, hepsi için iyi bir öğrenci olmaya çalıştım. Okudukça sanki daha çok aşık oldum ve hayattın da insanların da elinden de çok defa yaralı kurtuldum ama hayatta kalmak sanatsa eğer yine o zamanlar öğrenmiştim, bu yüzden hala aranızda ve karşınızdayım.

Sorarsanız tüm yarlarımı anlatmaya çalışırım ama yazsam daha iyi olur. Oldum olası konuşmayı pek beceremedim. Ne zaman biri bir şey sorsa kağıt kaleme sarılasım gelir hala. Çıkmaz olasıca huy kanıma karıştığından beri, dünya bir şiir oldu benim için. Yazdım, okudum ve belleğime kazıdım onu. Kendim belki şair olamadım ama insan olursam şair de olurum diye düşündüm. Tüm yaralara rağmen insan kalmaya çalıştım. Becerebildim mi? Şimdilik gayet iyi gidiyorum bence. Ama çokca yalnız da kaldım bunu yaparken, mizacıma hüznü yapıştırdım ama hüzün olmasaydı insan neşeli de olamaz diye düşünüyorum, hani şair diyor ya: ‘’yalnız hüznü vardır kalbi olanın’’. O mesele benimki de. Bütün duygularımın kaynadığı yerden ilk hüzün fışkırır sanki. Ruhum Trakya'ya aittir ne de olsa; köklerim, umutlarım, acılarım ve olanca hüznüme rağmen şapkadan çıkan tavşan kadar beni şaşırtabilen koskocaman neşem hep Rumeli’den ötürüdür.

Asıl mesleğim yok, çokça şey olmaya çalışyorum. Tüm hayallerim gerçekleşmese de durdurak bilmeyen bir düşbazım ben. Bu yüzden beni tanıyanlar benden bir şey olabileceğini iddia ediyor, bense Kadim olmaktan mutluyum...Bu kadarı da yetiyor bana ama kimse bunu bir meslek, kariyer olarak görmüyor. Bu yüzden, ben, Burhan koç, nam-ı diğer Kadim, eğer sizde varsa, sizden bir iş talep ediyor...Belki bir ressam, bir şair ya da fotoğrafçı olarak değil ama bir kimya mühendisi olarak...






7 yorum:

  1. Guzel bir mekan. Guzel bir ozgecmis. Merhaba!

    YanıtlaSil
  2. Merhabalar EG. İşe yarar umarım özgeçmiş...

    YanıtlaSil
  3. Sevgili Kadim,öyle veya böyle hüznün kokusunu kuşandık kalbimize... umarım çalışırken şiir ve kitaplardan seni uzak tutmayacak bir iş bulur ve çalışırsın. Bu arada bence iğde kokusu çok güzeldir.

    YanıtlaSil
  4. Sevgili Ömer, yalnız olmadığımı bilmek güzel,inşallah sen de dilediğince bir iştesindir şu an, mühendis olmak zordur ne de olsa. İğde zamanı geldi mi, denemeli belki de...
    selametle ömer...

    YanıtlaSil
  5. insan bazen şair gibi yaşayıp, şiir gibi ölmek ister..
    ve
    her şair aslında biraz yalnızlıktır..
    her şiir biraz acı..
    her şair biraz öksüzdür
    her şiir biraz hüzün, biraz keder..

    şiirlerin hüzün d/okuyor yüreklere..sayfana her uğradığımda hüzne dolanıp çıkıyorum..
    dilerim bu güzel özgeçmişin, güzel yollar açar hayatında..
    yüreğine bereket kalemine kuvvet inş..
    selam ve dua ile..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Derin, öncelikle ziyaretin,i lgin, beğenin, yorumun ve güzel dileklerin için teşekkür ederim. Özellikle ziyaretleriniz için...Yalnızlığımı, öksüzlüğümü giderdiniz bir nebze.
      Siz gibi misafirlerimi hüzne dolayıp yollamak istemezdim ama bu ne benim elimde ne de sizin elinizde sanırım. Neşeli şeylere dönüşsün istiyorum yazdıklarım Musa'nın asasının yılana dönüştüğü gibi mesela ama bunun için beşeri bir güç değil ilahi bir güç gerekir gibi.
      Sanırım sizin de elinizde değil hüzne bulaşmamak,yoksa bir bataklığa kim atlamak ister göz göre göre.bataklık gibi görsem de bunlar gerekli çünkü hüzün olmadan neşe de neşe değil.
      Özgeçmişe gelince,başkası gibi olmayı denedim ama olamıyorum,o yüzden sadece tevekkül ediyorum.İnşallah güzel bir iş:)
      Sevgi ve selametle kalın:)Bir de sınavınız da başarılar...

      Sil
    2. rica ederim ne demek, içimden geçenleri yazdım sadece..
      şiir seven biri olarak, bu güzel satırları sadece okuyup geçmek haksızlık olurdu diye düşünüyorum..
      güzel yazdığını düşünüyorum nacizane...şiirlerin paylaşımlarını beğeniyle takip ediyorum :)

      hüzün dedin de,
      hep derim zaten hüzün güzeldir diye, insanı insan yapar..

      bir de çocuklukla başlayan, bazen özlemle andığımız özgeçmiş denen kısa ama aslında hiç geçmeyen bir hayat hikayesi vardı değil mi?..unutulmayanlar...
      insanın asıl özgeçmişi kendini olduğu gibi kabul ettiği ve asıl kendi olduğunu hissetiği an'ların toplamında gizlidir..
      iyi ya da kötü, doğru ya da yanlış, farketmez... ama en azından başkası değil, kendinsindir o...kendi hayallerin..kendi umutların..kendi gölgen...

      keşke hayat insana kendi olma imkanını tanısa....ah keşke, keşkelere mahkum etmese...ama bazen olmuyor işte...
      yine de güzel düşünmeli ama güzel olsun her şey diye,öyle değil mi?

      bir de sınav demişsin ama..?? :)
      bildiğim ve hazırlandğım bi tek sınav var; hayat sınavı..onda da pek başarılıı olduğum söylenemez zaten :)

      lafı da bu arada çok uzattım biliyorum,affola..sen öyle uzun yazınca yorumu, bizim yorum da aldı başını gitti :)
      biraz da uzatmamın nedeni kendime benzer taraflar buldum galiba özgeçmişinde :)

      hayırlı bir ömür, ve güzel bir iş duasıyla inş.. :)

      umut ile daim..

      Sil