6.02.2011

Bitik

"...birbirine karıştırmadığım çok az hatıram kaldı. bir ânı, bir olayı yahut bir kişiyi hatırladığımda; onun gerçek mi, rüya mı yoksa tamamen kendi uydurduğum bir şey mi olduğunu artık anlayamıyorum. çok rezil şeyler hatırlıyorum. 'yok artık' diyorum, 'ben bunu hayatta yapmam, kesin uydurdum bunu, aslında böyle bir şey hiç yaşanmadı.' sonra 'hayatta yapmam' dediğim ne çok şey yaptığımı hatırlıyorum. sonra onları da uydurmuş yahut rüyada görmüş olabileceğim üzerine sayısız tez üretiyorum. öyle bir noktaya geliyorum ki, en sonunda 'ya doğmamışsam?' diyorum. ya bütün bunları hayâl ediyorsam, ya ben yoksam? çünkü hiçbir şey olamadığımdan o kadar eminim ki. ne sevgili olabildim, ne de evlât, ne uyumlu yaşayabildim, ne de kabuğuma çekilme mertliğini gösterebildim. bunlar yetmezmiş gibi sağdan soldan imrenmeciler fırladı. sanki büyük bir insanmışım, sanki magazin eki ünlüsüymüşüm gibi gelip bana imrendiler. onlara hep böyle bir hayatın çok büyük bir bedeli olduğundan bahsettim, ama buna ben de inanmadım. sadece başımdan gitmelerini istiyordum. onlara hiçbir şey anlatmak istemiyordum. suratlarını görmek bile istemiyordum. kendimden ne kadar nefret ettiğimi bir insana anlatmak istemiyordum. gerçi eskiden istiyordum. bir insanı karşıma alıp "bak!" diye başlayayım, ne kadar iğrenç bir insan olduğumu, kendimi hiç sevemediğimi anlatayım. eskiden böyle isteklerim vardı. bir gün geldi ve bu isteklerin tümü kayboldu. yahut böyle isteklerim hiç olmamış da olabilir, bunların tümünü uydurmuş olabilirim. hatta hâlâ kendimden nefret ettiğimi de hesaba katarsak, aslında şu ânı bile hayal ediyor olabilirim. şu anda ne olduğumdan, nerede olduğumdan, ne yaptığımdan hiç haberim yok. yaşamayı bırakalı çok oldu. şimdi kendi hayatım, milattan önce bir araya sıkışmış ve hakkında çok az şey bilebildiğim, bildiklerimin yarısının da düzmece olduğu bir düğün töreni gibi. hangi kitapta okuduğumu bile hatırlamıyorum..."

alıntıdır...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder