9.02.2011

Yürü be Hypatia

Dün Kepler’in inancı ve sabrı hakkında bir yazı yazacaktım. Biraz da bilim felsefesine katkılarından bahsedip caka satacaktım. Ama erteledim. Bir sebebi varmış meğerse. Dün aslında adına vakıf olduğum ama külliyatından pek de haberimin olmadığı bir filozofun hayatını anlatan bir kesit filmi izledim. Bu filmi izlemeden önce Kepler’i pohpohlasaydım bu filozofa ayıp etmiş olacakmışım. ‘‘peki, kimdir bu filozof’’ dediğinizi duyar gibiyim. Adı Hypatia. Namı diğer İskenderiyeli Hypatia. Kendisi o zamanların üniversitesi kabul edilen İskenderiye'deki Museion'da felsefe, matematik ve astronomi dersleri veren ve epey sözü geçen bir bilimci. Üstelik de kadın. Ama ne kadın... Düşünün efendim bir kere; kendisi pagan olmasına rağmen geneli Yahudi ve Hıristiyan senatörlerden oluşan senatoda bile yönetimle ve politikayla alakalı konularda sözü geçmiş, senatörlerden kölelere kadar birçok kişiyi kendine âşık etmiş, zeki, idealist, kararlı ve güzel bir kadın. Evet, türünün son örneği diyebileceğimiz cinsten. Yine de, bu saydığım vasıfları, Hıristiyan yobazları (Başta İskenderiyeli papaz Cyril) tarafından cadılıkla suçlanmasına ve de acımasızca taşlanarak katledilmesine engel teşkil etmemiş ki gözünü kan bürümüş din savunucularının kurbanı olmuştur. Hâlbuki o çok tanrılılar ve Hıristiyanlar arasındaki çatışmaların hiçbirinde görülmemiş, kendine ve öğrencilerine özgür ve entelektüel bağımsızlık istemiştir.
Filmi izlerken aklıma bir soru geldi, biz bilimle uğraşıyorsak Hypatia’nın uğraştığı nedir. Kopernik’ten önce güneş merkezli bir sistem üzerine düşünmüş ve Kepler’den yüzyıllar önce de dünya yörüngesinin eliptik olduğuna kanat getirmiş olduğunu düşünürsek biz bilim yapmıyoruz sevgili mühendis arkadaşlarım ve saygıdeğer bilimciler. Hangimiz hayatımız söz konusu olduğu vakitler bile felsefeyi dinden üstün tutacak kadar cesur olabilir ki? Hypatia'nın onu bir seçime zorlayanlara verdiği ''Pazarlık ve inançtan söz ediyorsun'' sözü, mevcut dinsel istismarın ve onun bu konudaki kararlığının çok net bir özetidir. Aslında onu bu sebepten ötürü cezalandıran Hıristiyanlık da onun eliptik sistemini kabul etmiştir yüzyıllar sonra. Şimdi bu bilimdeki yüzyılları bulan geri kalmışlığın bedelini kim ödeyecek? Neyse yine sustum…susturulduk…
 

NOT: Önce The Fountain sonra Agora, bayılıyorum sana Rachel Weisz

NOT: Hypatia’nın adı özel isim gibi algılamayan Office 2003’e buradan sesleniyorum; düşene bir de sen vur emi… Saygılar…



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder