8.08.2011

Albatroslar



Bazen bir hayvandan bile öğrenebileceğimiz çok şey vardır sayın okuyucu.sonunda kendimizden utanma ihtimalini göze alırsak tabi. Bunu göze alamayacak insanlar akabinde bizlere pavlovun köpeğinin nasıl koşullandığını ya da kafeslerinde aç kalıp parmakları içlerine giremeyecek kadar ince borulardaki fıstıkları suyun kaldırma kuvvetini kulalnarak almayı başaran maymunlardan bahsedeceklerdir. Evet ama birazdan sizlere kendisinden behsedecceğim  bu  hayvan ne bir bilim adamınca koşullandırılmış ve adını edilgen biçimde olsa da bilim kitaplarına yazdırmış ne de bir açlıkla yüzleşmek zorunda kalmıştır. Ömürlerinin sonuna kadar tek bir eşle yaşamayı seçmek, o eşi  de seçmek için yıllarca gökyüzünde uçmak ve buluncaya kadar da yere inmemek, çocukları için yaptıkları işbölümü hepsi onun doğasında var. İşte bu mükemmel hayvanın adı albatros sayın okuyucu.
Albatrosları daha iyi tanımak için belki de yaşadıkları coğrafyadan başlasak daha iyi olur. Albatrosların yaşadığı coğrafya Güney Okyanusunun, fırtınaların fırtınalarla çarpıştığı, o buzsu ve yalnız dünyadır. Sağuk buz tepelerinin soğuğunu sırtında taşıyan rüzgar albatrosun saatlerce gökyüzünde tek bir kanat çırpmasıyla uçmasını sağlayan rüzgardır da aynı zamanda. Çok az kanat çırpar. Gerisi rüzgarın ritmine kalmış.  Yumuşak kavislerle, kilometrelerce uçar. Saatlerce ya da günlerce değil, yıllarca uçar. Hiç konmadan, yıllarca. Boşuna değildir elbette bu çaba. Bir yıl önce vedalaştığı eşiyle buluşmak ya da hayatının boyunca kendisine eş olacak eşiyle tanışmak için yolundan sapmadan günlerce uçarlar. Hayatı boyunca çünkü  tekeşlidirler ve eşi öldüğünde bile başkasını aramazlar. Hatta bir daha ki sene eşleri bir balıkçı ağına veya kancasına takılıp buluştukları adaya hiç gelemeyecek olsa bile onlar mutlak yalnılzığı tercih ederler. Hiç bir aksilik çıkmayıp adaya ulaştıklarında ise erkek albatroslar adaya ilk gelen olur ve dişisi gelene kadar bir sene önce bıraktıkları yuvayı bulur ve onarır. Ve tabi ki dişi kuş da adaya indiğinde erkeğini ve yuvasını bulmakta en ufak bir zorluk çekmez. Ve hasretli bir kanatlaşma, koklaşma, gagalaşma...Sonrasında aşkalarını meyvesi için 78 gün boyunca sırayla kuluçyaya yatarlar. Bu Yavru dünyaya geldikten sonra da yaklaşık yedi hafta süreyle yanından hiç ayrılmadan onu beslerler.
Kış tamamen bastırdığında yavrularını yalnız bırakıp yiyecek bulmak için okyanusa açılırlar. Yavru her türlü hava koşuluna alışırken anne ve babası ona  her üç günde bir yiyecek getirir. Sonunda kış bitmiş ve yavru artık uçuşa hazır haldedir.  Kış günleri boyunca hareketsiz vücudu hantallaşsa da kanat egzersizleri ve yürüyüşlerle zayıflamaya başlar. Hazır oldğunda, hızlı adımlarla adanın yüksek kayalıklarından birinden kendini rüzgara bırakır. Uçar. Bu ilk uçuşundan sonra bir daha yıllarca hiç konmaz. O, soğuk okyanusta yorulmak bilmeyen yalnız bir kuştur. Rüzgarla okyanusla dalgayla tanışıklıktan sonra, öğrenmesi gereken ne varsa öğrenene kadar yaklaşık beş yıl geçer. Doğduğu adaya, tıpkı seneler önce kendi anne babasının yaptığı gibi hayatının tek eşini bulmaya gelir. Yine de çiftlerşmesi  için yedi yıl daha gerekir. Olgun bir albatros olduğunda ise hayatının tek bir aşka adanmış ritmi başlayacaktır. Bir albatrosun ömrü ise tüm sert hava koşullarına rağmen rüzgarın, dalganın, okyanusun tadını çıkartacak ve en önemlisi  eşiyle geçirecek mutlu bir hayata yetecek kadar  uzundur. Bir insan ömrü kadar; 70-80 yıl. Kendi eşiyle bir yavru sahibi olduktan sonrada yavruyu büyütmek için adada  12 ayını geçirecek sonunda eşine veda edecek,  Antarktika’nın soğuk ve sert rüzgârına dev kanatlarını serip okyanustaki yalnızlığına uçup gidecektir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder