9.11.2011

Duvaktaki Gözyaşları

Arefe günündeyiz. Ben yeni yeni uykudan kalkmış ve bilgisayarımı açmıştım ki, annemin sesi duyuldu yatak odasından:
‘’gel gel.’’
Eger ’’gel bi’’ deseydi ya da ‘’gelsene azcık’’ deseydi yerimden kalkmayabilirdim çünkü bilirdim ki bir iş buyuracak. Tüller geçirelecek, ya da ocaktaki yemeği karıştırmamı isteyecek. Ama ‘’gel gel’’ demişti. Bu demekti ki merak edilecek birşeyler var. Ya bir arkadaşının kızını anlatacak ballandıra ballandıra ya da kendince önemli bir dedikoduyu benimle paylaşacak. Kız kardeşim evlenip gittiğinden beri bu misyonu bana yüklemişti. Şimdilik bir şikayetim yok. Yapacak daha kıymetli şeylerim de yok zaten bugunlerde.
İşte bu yüzden hiç şikayet etmeden yerimden kalktım. Odasına gittim. Baktım ki çeyizini açmış havalandırıyor. İşte o zaman anladım ki eskiye döneceğiz bugün. Annem bana daha önce defalarca bahsetmişti çocukluğundan gençliğinden ve evliliğinin o zor yıllarından. Ama bugun somut örnekle gelmişti.
Elinde yeşil bir kumaş parçası tutuyordu. O günden önce sorsanız şu erkek halime’’ bu nedir’’ diye, bir cevap veremeyebilirdim. Baktım annem susuyordu bu sefer ben sordum:
‘’Ne ki bu?’’
‘’Bu benim duvağım’’
‘’Böyle duvak mı olur anne?’’
‘’O zamanlar böyleydi. Kız evden çıkarken böyle takınırlardı’’ dedi aynı zamanda başını bu duvakla tekrardan örterek. Onu izliyordum dikkatli dikkatli.Sonra duvağı başından alırken lekeleri gösterdi;
‘’Bak bunlar da gözyaşlarım’’
‘'Anne onlar siyah leke ama’’
‘’Rimel onlar’’
‘’Hımm’’ diyebildiysem de sadece, bu tıkandığımdandır.
-Sakladım işte, ben ölünce anarsınız beni. Annemin duvağıydı işte bu diye’’
‘’Nerden çıktı ki şimdi anne’’
Gerçekten nerden çıkmıştı ki şimdi bu ölüm lafı. Oda birden soğudu sanki. Bir kez daha tıkandım. Neyseki duvağını katlayıp yerine koydu. Sonra çeyizinden parçalar gösterdi. Kanaviçe nedir ilk o gün öğrendim. Allısı morlusu bir sürü kanaviçe vardı. Hepsinin de ilginç ilginç isimleri vardı: tren yolu, saray süpürgesi , gelincik, anıtkabir, kartopu ve niceleri...
‘’Çok çeyiz getirdim ben babana gelirken.hepsini de gündeliğe giderek yaptım.dedenizden isteyemezdim ki’’
‘’Valla ha marifetli kadınsın anne’’ dedim. Annem gerçekten marifetli bir kadındı. Birkez daha gurur duydum annemle.
‘’Anne şimdi bu tarz eski şeylere çok tamah ediyolar, bunların çok alıcısı olur’’ dedim ama o anın hassasiyetine uygun cümleler olmadığını anladım hemen:
‘’Evet hakketten öyle’’
‘’Ama bunlar satılmaz ki, bunlar çok kıymetli’’ dedim. Gerçekten de öyleydi.
‘’Evet nasıl satılsın bunlar’’ dedi sanki biraz da rahatlamıştı.
Sonra yastıkbaşlarını, çetikleri, örme çorapları, yazmaları, iğne oyalarını, yatak örtülerini, masa ötrülerini, dantelleri gösterdi. Hepsi el emeği göz nuruydu. Herşeyden iki parça vardı:
‘’Yarısı abine, yarısı sana; gelinler istediklerini, beğendiklerini alsınlar, kardeşine zaten verdim’’ dedi sanki vasiyet edermişçesine. Birkez daha tıkandım. Sesimi biraz yükselterek;
‘’Anne şimdi kız anneleri bile bu kadar çeyiz yapmıyor, ne gerek var ki’’
‘’Olsun’’ dedi
Sonra sandıktan çıkardıklarını tamamen yerine koyana kadar yanında bekledim ve onu izledim yüreğim burkula burkula.

2 yorum:

  1. Anneler... Anlattıklarınız ne kadar da tanıdık :)

    YanıtlaSil
  2. hep tanıdıktır ama niye her defasında bu kadar vurucu olur hikayeleri? bilemiyorum.

    YanıtlaSil