~~Yeniliğe Doğru 
Her gün bir yerden göçmek 
Ne iyi 
Her gün bir yere 
Konmak ne güzel 
Bulanmadan, donmadan 
Akmak ne hoş 
Dünle beraber Gitti cancağızım 
Ne kadar söz varsa 
Düne ait 
Şimdi yeni şeyler 
Söylemek lazım
~~Ben Bende Değil 
Ben bende değil, sende de hem sen, hem ben, 
Ben hem benimim, hem de senin, sen de benim, 
Bir öyle garip hale bugün geldim ki 
Sen ben misin, bilmiyorum, ben mi senim.
~~Ney
'Duy şikayet etmede her an bu Ney, 
Anlatır hep bu ayrılıklardan bu Ney. 
Der ki; feryadım kamışlıktan gelir, 
Duysa her kim, gözlerinden kan gelir. 
Ayrılıktan parçalanmış bir yürek, 
İsterim ben, derdimi dökmem gerek. 
Şayet aslından biraz ayrılsa can, 
Öyle bekler, vuslata ersin zaman. 
Ağladım her yerde, hep ah eyledim, 
Gördüğüm her kul için, dostum dedim. 
Herkesin zannında dost oldum ama; 
Kimse talip olmadı esrarıma. 
Hiç değil feryadıma sırrım uzak, 
Gözde lakin yok ışık, duymaz kulak. 
Aşikardır can-beden, gör insanı, 
Yok izin, görmez fakat insan, canı. 
Ney sesi tekmil hava; oldu ateş, 
Hem yok olsun, kimde yoksa bu ateş! 
Ateş ateş olmuş, dökülmüştür Ney'e, 
Cebesi aşkın karışmıştır mey'e. 
Yardan ayrı dostu Ney dost kıldı hem, 
Perdesinden perdemiz yırtıldı hem. 
Kanlı yoldan Ney sunar hep arzuhal, 
Hem verir Mecun'un aşkından misal. 
Ney zehir, hem panzehir; ah nerde var, 
Böyle bir dost, böyle bir özlemli yar? 
Sırrı bu aklın, bilinmez akl ile, 
Tek kulaktır müşteri, ancak dile. 
Sırf keder, gam; gitti kaç gün kaç gece, 
Geçti yanışlarla günler, öylece. 
Geçse günler, korku yok, her şey masal; 
Ey temizlik örneği, sen gitme kal! 
Kandı her şey, tek balık kanmaz sudan, 
Anlamaz olgun adamdan bil ki, ham, 
Söz uzar, kesmek gerektir vesselam! '
~~Ağıt 
Göz gamın ne olduğunu bilseydi, 
gökyüzü bu ayrılığı çekseydi, 
padişah bu acıyı duysaydı; 
göz gece demez gündüz demez ağlardı, 
gökler yıldızlara, güneşle, ayla 
gece demez gündüz demez ağlardı. 
padişah bakardı ününe, 
tacına, tahtına, tolgasına, kemerine, 
gece demez gündüz demez ağlardı. 
Gül bahçesi güzün geleceğini duysaydı, 
uçan kuş avlanacağını bilseydi, 
gerdek gecesi bu özlemi görseydi; 
gül bahçesi hem güle hem dala ağlardı, 
uçan kuş uçmaktan vazgeçer ağlardı, 
gerdek gecesi öpüşmeye, sarılmaya ağlardı. 
Zaloğlu bu zülmü görseydi, 
ecel bu çığlığı duysaydı, 
cellâdın yüreği olsaydı; 
Zaloğlu savaşa, yiğitliğe ağlardı, 
ecel bakardı kendine ağlardı, 
cellât, yüreği taş olsa, ağlardı. 
Kumru, başına geleceği duysaydı, 
tabut, içine gireni bilseydi, 
hayvanlarda bir parça akıl olsaydı; 
kumru selviden ayrılır ağlardı, 
tabut omuzda giderken ağlardı 
öküzler, beygirler, kediler ağlardı. 
Ölüm acılarını gördü tatlı can, 
koyuldu işte böyle ağlamaya. 
Olanlar oldu, gitti dostum benim. 
şu dünya bir altüst olsa, aülasa yeri var. 
öylesine topraklar altında kalmışım.  
~~Ay İle Güneşim Geldi
Ayla güneşim geldi, bak göz ışığım geldi 
İnci kaynağım geldi altın pınarım geldi 
Sarhoşum nice ondan coştu bakışım nurdan 
Özge şey mi istersin? Özge yoldaşım geldi! 
O gümüş tenli güzelim girdi Yusuf’um kapıdan 
O yol kesenim geldi, tövbe bozanım geldi 
Eski yoldaşım dinle! Dünden iyidir şimdi 
Müjde sarhoşuydum dün, ondan ulağım geldi 
Dün fenerle ben kentte pek arandığım o kişi 
Gör bugün yol üstünde güller bostanım geldi 
Sardı elleri belime hem kucakladı o beni 
Bir taç ve kemer sundu, işte sultanım geldi 
Bak bahar ve bahçesine! Bak şarap kadehlerine! 
Bak coşan azıklarına! Gül şeker dalım geldi 
O hayat suyumdur hey! Ben ölümden korkmam ki 
Ürkmem serzenişlerden, çünkü kalkanım geldi 
Ondan yüzük aldım hey, ben Süleyman’ım artık 
Ah nasılda şahane, baştaki tacım geldi 
Dert haddini aştıkça aşkta yolculuk ettim 
Yolculuktan ah Mevlam mutluluk payım geldi 
İçki vaktidir şimdi şimşek çakıyor başta 
Uçmak vaktidir şimdi kol ve kanadım geldi 
İşte parlamak vakti bir seher gibi parlak 
İşte gürlemek vakti çünkü aslanım geldi 
Aldılar beni yerden, sözlerim yarım kaldı 
Vardım göğe dünyadan arlanış savım geldi  
~~Demedim mi? 
Oraya gitme demedim mi sana, 
seni yalnız ben tanırım demedim mi? 
Demedim mi bu yokluk yurdunda hayat çeşmesi ben'im? 
Bir gün kızsan bana, 
alsan başını, 
yüz bin yıllık yere gitsen, 
dönüp kavuşacağın yer ben'im demedim mi? 
Demedim mi şu görünene razı olma, 
demedim mi sana yaraşır otağı kuran ben'im asıl, 
onu süsleyen, bezeyen ben'im demedim mi? 
Ben bir denizim demedim mi sana? 
Sen bir balıksın demedim mi? 
Demedim mi o kuru yerlere gitme sakın, 
senin duru denizin ben'im demedim mi? 
Kuşlar gibi tuzağa gitme demedim mi? 
Demedim mi senin uçmanı sağlayan ben'im, 
senin kolun kanadın ben'im demedim mi? 
Demedim mi yolunu vururlar senin, 
demedim mi soğuturlar seni. 
Oysa senin ateşin ben'im, 
sıcaklığın ben'im demedim mi? 
Türlü şeyler derler sana demedim mi? 
Kötü huylar edinirsin demedim mi? 
Ölmezlik kaynağını kaybedersin demedim mi? 
Yani beni kaybedersin demedim mi? 
Söyle, bunları sana hep demedim mi?
~~Gel 
Gene gel, gene. 
Ne olursan ol, ister kafir ol, 
İster atese tap, ister puta, 
İster yüz kere tövbe etmiş ol, 
ister yüz kere bozmuş ol tövbeni... 
Umutsuzluk kapısı değil bu kapı, 
Nasılsan, 
Öyle gel...  
~~Etme 
Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun etme 
Başka bir yar başka bir dosta meylediyorsun etme 
Sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı 
Hangi hasta gönüllüyü kasdediyorsun etme 
Çalma bizi bizden bizi gitme o ellere doğru 
Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun etme 
Ey ay felek harab olmuş alt üst olmuş senin için 
Bizi öyle harab öyle alt üst ediyorsun etme 
Ey makamı var ve yokun üzerinde olan kişi 
Sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun etme 
Sen yüz çevirecek olsan ay kapkara olur gamdan 
Ayın da evini yıkmayı kastediyorsun etme 
Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan 
Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun etme 
Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer 
Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun etme 
Ey cennetin cehennemin elinde olduğu kişi 
Bize cenneti öyle cehennem ediyorsun etme 
Şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize 
O zehiri o şekerle sen bir ediyorsun etme 
Bizi sevindiriyorsun huzurumuz kaçar öyle 
Huzurumu bozuyorsun sen mavediyorsun etme 
Harama bulaşan gözüm güzelliğinin hırsızı 
Ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun etme 
İsyan et ey arkadaşım söz söyleyecek an değil 
Aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun etme
~~Denizlerin Üzerinde 
Pek acayip bir şey bu: 
Güz mevsiminde olduğumuz halde 
birdenbire güneş koç burcuna girdi baktım. 
Baktım birden bire ilkbahar oldu. 
Birdenbire kaynadı kanım. 
Nerdeyse hani 
bulanıp kanıma 
bir deve gibi köpürecek, 
bir deve gibi oynamaya başlayacağım. 
Bir uzaklaşıp bir yakınlaşması kan dalgalarının. 
Kendisinden geçmiş insanla dolu bir ova. 
Ölümsüz gözle görülmez bir içki âlemi. 
Baktım birdenbire canlandı ölü. 
İhtiyarlar baktım genç oluverdi. 
Baktım bakırlar kesildi som altın. 
Daha iyisi geldi yerine, 
daha güzeli geldi baktım, 
şehrimizden ayrılanın. 
İçki, eğlence, tad sarmış şehrimizi. 
Elinde bir kadeh var her sarhoşun. 
Kimi doymuş, rahat, kendinde, 
İçkiye doğru koşmakta kimi. 
Gürül gürül süt ırmağı bir yanda, 
bir yanda gürül gürül bal nehri. 
Pek acayip bir şey bu: 
Bir şehirde padişah bir tane olurdu. 
gökyüzünde ay bir tane. 
Bu şehir padişahlarla dolu, 
gökyüzü aylarla, zuhallerle. 
Sen haydi koş var git hekimlere, 
orda işiniz yok de sizin. 
Orda ne dermansızlık, ne dert var,de. 
Orda ne gam, ne kasvet var, de. 
Orda ne kadı, ne vali. 
Ne bey, ne beyin vergicisi. 
Davalar, düşmanlıklar, kavgalar zaten 
denizlerin üzerinde hiç bir zaman yürüyemedi.
~~Hangisiyim Ben
Şu insanlardan hangisi ben'im? 
Hele sen şu kavgayı, gürültüyü dinle, 
ağzıma, sözüme kulak asma. 
Hem sen beni elden çıktı bil. 
Yoluma kadeh madeh koyayım da deme. 
Önüme ne çıkarsa tuzla buz ederim. 
Hem ben tıpatıp sana benzerim. 
Ağlarsan ağlarım, 
gülersen gülerim. 
Asıl sen vardın ortada, 
ben senin elinde bir ayna. 
Sen yeşillikte bir ağaç, 
ben senin gölgen. 
Ben senin gôlgen olduktan sonra 
hemen gider kendime bir dost ararım 
kurmak için yanında çadırımı, 
ararım bir taze gül fidanı. 
Sonra sâkinin kapısına varır, 
vurur testimi kırarım. 
Sonra oturur bardak bardak içerim 
ciğerimden akan kanı
~~Ne Olursan Ol 
Paranı ver, gönlünü ver, canını ver 
Ama SIRRINI VERME! ... 
Günlerini say, kazancını say, büyüklerini say 
Ama YERİNDE SAYMA! ... 
İşini beğen, aşını beğen, eşini beğen 
Ama KENDİNİ BEĞENME! ... 
Emek ver, kulak ver, bilgi ver 
Ama SAKIN BOŞ VERME! ... 
Fidan büyüt, çocuk eğit, yoksul besle 
Ama KİN BESLEME! ... 
Davet et, hayret et, ülfet et, affet 
Ama İHANET ETME! ... 
Kitap oku, meslek oku, dünyayı oku 
Ama LANET OKUMA! ... 
Sınıfını geç, hayatını seç, rakibini geç 
Ama GÜLÜP GEÇME! ... 
Gönül al, dost al, yoldaş al 
Ama BEDDUA ALMA! ... 
Yaklaş, tanış, konuş, uzaklaş 
Ama UŞAKLAŞMA! ... 
Doğrul, sayrıl, evril, devril 
Ama EĞRİLME! ... 
Hislen, tasalan, seslen, uslan 
Ama PASLANMA! ... 
İtil, ütül, atıl, katıl 
Ama SATILMA! ...  
~~Şehvetin Adını Aşk Koydular 
Şehvetin adını Aşk Koydular 
Eger Şehvet Aşk Olsaydı 
Eşekler Aşkın Şahı Olurdu  
Dert etme can!..
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan 
Ne mutlu sana!. 
Elinde olmayanları söyleme bana... 
Elinde olanlardan bahset can!… Üzülme!..
Geceler hep kimsesiz mi geçecek?.. 
Gidenler dönmeyecek mi?.. 
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede.. 
Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış... 
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...
Gel Git’lerin olmadığı bir hayat düşünebilir misin?..
“Hüzün olgunlaştırır” ...“Kaybetmek sabrı öğretir”...