9.09.2010

Nicolaus Copernicus ve EGO

"Aziz peder, kitapta yazılanları okuyanların hemen reddedeceklerini biliyorum. Ben ömrüm boyunca çevremin düşüncelerine aldırmayan, fikirlerini savunan biri olamamışımdır. Etrafın tepkisinden, başladığım hususlardan vazgeçmeye niyetlendiğim olmuştur. Fakat çekingenliği üzerimden atarak çalışmalara devam ettim. Yazdıklarımı tenkit edenler olursa onlara aldırmayacağım ve saçma kabul edeceğim..."





Böyle buyurdu Copernicus, ömrünün son demlerinde. Sağlık sorunları başlamıştı ve artık ne içinde bulunduğu sosyal çevreden ne de bünyesinde papaz olarak çalıştığı kiliseden çekincesi kalmamıştı. Artık fikirlerini hürce açığa vurabilir hatta gerektiğinde kilisenin engizisyon mahkemesini karşısına alabilirdi. Nitekim öyle yaptı. Bir kitap yayınladı ve kitabını yukarıdaki mektupla birlikte kiliseye gönderdi. "De revolutionibus orbium coelestium" adlı eserinde de helio-centric (güneş merkezli sistem) teorisini etraflıca anlattı. Daha açık bir ifadeyle Copernicus, dünyanın ve diğer gezegenlerin güneş etrafında döndükleri kuralını açıkladı. Ptolemaios ’tan beri süregelen dünya merkezli teoriyi çürüttü.16.yüzyıla gelininceye değin Ptolemaios ’un bu teorisi astronomiye tümüyle egemendi. Öyle ki görüşleri dinsel inanç biçimine dönüşmüştü. Biri bu teorinin dışında başka bir şey söyleyecek olsa diri diri yakılırdı. Ama o, yine de kendi sisteminin ilahi takdire daha uygun olduğuna biliyordu. Kiliseye rağmen, fikirleri yenilikçi bilim adamlarınca benimsendi ve bilim dünyasında, bilhassa astronomide bir çığır açtı. Dolayısıyla, yeni astronominin kurucusu olarak kabul edildi zamanla ve bence modern bilimin de. Zaten bilim dediğimiz şey astronomiyle paralel şekilde gelişme göstermiştir ve bundan sonra tüm diğer fizikçiler ve astronomlar da bu teoriyi temel alarak bilimi inşa etmişlerdir. Neyse, bu yazıyı kaleme almamın temel sebebi daha başka; Copernicus ’un astronomiye kattıklarının yanında geleneksel kalıplara ve bağnaz inançlarla mücadelesidir. Copernicus ’tan önce geo-centric sistemde insanoğlu kendisini evrenin merkezine koydu. Sürekli hareket halinde olan evrenin merkezindeki insanlar kendilerine göre yaradılış simgesiydi ve bütün evren kendileri etrafında dönmekteydi. Hâlbuki dünya en nihayetinde normal, diğerlerine göre bir üstünlüğü bulunmayan bir gezegendi. Ve üzerinde yaşayan insanoğlu da evrenin merkezinde değil sadece evrenin küçük bir parçasıydı. Bu bağlamda, Copernicus kendi çağına kadar insanoğlunca şişirilmiş bu nur topu gibi EGO’yu yerle bir etmiştir. Bu nedenle ben buradan bilimcilere sesleniyorum; Copernicus ’un bu bilimsel devrimi psikoloji ve sosyoloji gibi alanlarda da incelenebilir. Belki o zaman sosyal hayatımızda çeşitli geyiklere, tartışmalara ve anlaşmazlıklara yol açan bu EGO meselesinin temeline inilebilir ve belki de tedavisi mümkün olabilir.
Neredesin Copernicus?

1 yorum: